Kitap 8 bölümden oluşmaktadır. Bu sekiz bölüm
birbiriyle bağlantılı bilgileri vermektedir. Kitap anlaşılır ve akıcı bir dille
yazılmıştır. Kitabın adının Gecekondu Gezegeni olarak seçilmiş olması kitabın
içeriği ile uyumludur. Çünkü son yıllarda gecekondulaşma sanayinin atması ile çok artmıştır
ve bu artış gün geçtikçe hızlanmaktadır. Tarım imkanları bu sektörde çalışanlar
azaldığından düşüş yaşamış, tarım işçileri kentlere göç ederek buralarda şehrin
çevresindeki bölgelerde hayata tutunmaya çalışmışlardır . Kitap, kentli nüfusun
bu insanlara bakış açısını , gecekonduda yaşayan bu insanların yaşadığı
zorlukları ve bu zorluların ana sebeplerini açıklamaktadır.
İlk bölümde dünyanın hızla artmakta olan kent
nüfusunun yıllara göre artışını ve bölgelere göre dağılımını ayrıntılı bir
biçimde incelenmesini konu edinmiştir. Yeni dünya merkezleri olan Çin ve Tokyo
arasındaki bölgede meydana gelen sanayileşme sonucunda insanlar kırsaldan
kentlere doğru yoğun bir biçimde akın etmiştir. Yazar bütün dünyada artan bu
kentleşme sürecini 1980’ler 1990’ların
başları arasında kıtlığın olması, reel ücretlerin , fiyatların artması, kentsel
işsizlik oranının fahiş bir şekilde artmasına rağmen arttığını belirmiş ve
bunun sebebini IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı tarımsal reformlar ve mali disiplin politikalarının, kentler iş göremez
olsa dahi buradaki gecekondu mahalleleri ile bir kırsal işgücü yaratamaya devam
etmesinde saklı olduğunu belirtmektedir.
Özellikle Çin, Güneydoğu Asya’nın büyük bir bölümü ,
Hindistan, Mısır, Ve Batı Afrika’da kırsal ile kent arasında meydana gelen ne
kırsal ne de kentsel olan bir kent yapısı oluşmuştur. Yazara göre geleceğin
kentleri gecekondulaşmanın bu kadar yoğun devam etmesi sürecek olursa, tuğla,
saman, geri dönüştürülmüş plastik, briket ve hurda tahtadan inşa edilecektir.
İkinci bölümde, Gece kondu mahallelerinin
yaygınlığına değinilmiştir. BM ve HABİTAT adına Londra Universty Collage’daki
kalkınma planlaması biriminin gerçekleştirdiği The Change Of Slums araştırma
isimli sonucunda Abidjan’ dan Sidney’ e kadar 34 metropolde yoksulluğu,
gecekondu mahallelerinin koşulları ve konut politikası konularında yapılmış
vaka çalışmaları yapılmıştır. Gecekondu sakinlerinin gelişmiş ülkelerin kent
nüfusunun yüzde 6’sını oluştururken, azgelişmiş ülkelerde bu oran 78,2’dir.
gecekondu en yaygın olduğu yerler Etiyopya, Çad, Afganistan ve Nepal’dir .
Bombay gecekondu başkenti kabul edilmektedir.
Bütün gecekonduların ortak özellikleri
incelendiğinde, viran evler, aşırı kalabalık, hastalık , yoksulluk ve ahlak düşkünlüğünün
bir karışımı olarak kabul edilir.
Üçüncü bölümde yazar, yoksul kentlilerin konut
maliyeti, zilyetlik güvencesi , barınma kapasitesi, iş güzergahı, kişisel
güvenlik konularında yetersiz olmalarına rağmen
rağbet göstermesinin en büyük sebebinin işyerine yakınlık olduğu
kararına varmaktadır. İnsanlar işyerlerine kolay ulaşabilmek adına sokakta dahi
kalmayı kabul etmektedir.
Kent merkezlerinde yaşayanların en kötü durumda
olanlarının kafes insanları olduğu bu konutların bekarlar tarafından tercih
edildiğini ve burada kalınacak yerlerin 1,80 m2 bir alandan ibaret olduğu
üzerinde durulmaktadır.
Kitap aynı zamanda Latife Tekin İstanbul’un kenar
mahallelerine neden gecekondu adının verildiğini açıklar. Çiçektepe kahramanları,
yetkililerin her sabah yıktıkları evi tekrar inşa ettiklerini ve hükümetin en
sonunda pes ettiğini açıklamıştır.
Yasal tapunun olduğu durumlarda genellikle arazi
sahibi bir spekülatördür. Fakir kiracılara gecekondu kiralayarak daha da zengin
olmakta, kendisi artık gecekondu da yaşamamaktadır.
Dördüncü bölümde yazara göre Devlet’in insanlara
ihaneti , köylülerin kentli olmasını engellemek için kentin dışında belli
bölgelere yerleştirerek orada yaşamaları sağlamış olmasıdır. Bunun en büyük
sebebi İngiltere gibi böl yönet politikasına sahip ülkelerin, yerlilerin şehir dışında kalmalarını
sağlayarak, birlik oluşturmalarını engellemekti. Birlik oluşturmaları
kurdukları bütünlüğün bozulmasına neden olabileceğinden bunu itina ile
yapmışlardır.
Yerli bölgeler asgari düzeyde olsa dahi temel
hıfzıssıhha altyapısı götürmeye yanaşmamasının sebebi pintilik değil,
yerlilerin kentte bir hakları olmadığını simgelemek içindir.
Beşinci bölümde 1972 ile 1990 yılları arasında Dünya Bankası
55 ülkede toplam 116 yer hizmet veya gecekondu mahallesinde iyileştirme
projesine destek verildiğinden bahsedilmiştir. Ulusal projeler konusunda
hakimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Asıl yapılması gereken yenileme değil tam
bir düzen sağlanmasıdır. Yardım kurumları aslında gecekondulaşmayı yok etmek
istememektedir. Asıl amaç bağımlı hale getirmektir.
Bu bağımlılıktan en çok kadın ve çocukların
etkilendiği, özellikle çocukların köle
gibi kullanıldığı Hindistan gibi ülkelerde, çocukların çok kötü şartlarda
çalıştırıldığı , karanlık yerlerde gözü yoran işlerin yapılmasına zorlanmasında
kaynaklanan kör olma durumları, tutsak
tutulmalar, işkence görmelere değinmiştir. Kadınlarında,
tuvaleti bile bulunmayan bölgelerde yaşamak zorunda bırakılması
nedeniyle geceleri ihtiyaçlarını gidermek zorunda kalmalarını ve bu
zorunluluğun taciz riskini arttırdığından bahsetmiştir.
Altıncı bölümde, gecekondu bölgesinin ilk şartının
kötü bir jeoloji olduğu söylenmektedir. Bir çok doğal afet sonucundan binlerce
insan hayatını kaybetmiştir. Deprem aslında büyük binaların sorunu gibi görünse
de aslında bundan en fazla gecekondular etkilenmektedir. Bunların en büyük
örneklerinden biri Türkiye’de meydana gelen Sakarya depremidir. Sadece deprem
değil, sel , volkanik bölgelerde oluşturulmuş gecekondu bölgelerinin hepsi,
insanların zor koşullar altında yaşamasına neden olmaktadır.
Yedinci bölümde, üzerinde durulan konu Kentlerdeki
büyümenin orantısızlığından, enformasyon teknolojisi sektörüne yapılan aşırı
derecede spekülatif yatırım tarımın durmasına, altyapının ise bozulmasına neden
olmasıdır. Bebek ölümleri gelişmiş ülkelerde bile artış göstermektedir. Bütün
dünyada dengeler bozulmakta, açlıktan ölümler artmaktadır.
Sekizinci bölüm yani son bölümde ise diğer bölümlerin
ekonomik göstergeleri üzerinde biraz daha durduğu bir bölüm olmuştur.
Kitap bölgesel nitelikte bir kitap olmadığından
birçok ülke hakkında veri elde edilebilmesini sağlamıştır. Bölgelerde yapılan
araştırmalara, sosyologların incelemelerine oldukça geniş yer verildiğinden,
oldukça açıklayıcı olmuştur. Gelecekte gecekondu yapılaşmasının artacağı ve
bunun sonucunda insanları nelerin beklediği konusuna açıklık getirmiştir. Ve bu
durumun asıl ve gizli nedenleri üzerleri üzerinde durulmuştur. Kadınların , çocukların
bu durumlardan en kötü etkilenen kişiler olduğunu açıkça gözler önüne
sermiştir. Bu yüzden aydınlatıcı ve çok faydalı bir kitap olduğu kanısındayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder