Reklam

17 Haziran 2019 Pazartesi

Londra'yı Beraber Gezelim 1


Merhaba, o kadar vizeden bahsettik , Londra'da neler yapılır biraz da bundan bahsedelim,
Londra bence en az 7 gün ayrılması gereken bir şehir, çok güzel müzeleri var ve girişleri de bedava .
Doğa ile o kadar içiçe olma şansı buluyorsunuz ki, gerçekten insanın gün için de neye ihtiyacı oluyorsa onları bulabileceği bir şehir. Bu yazımda daha çok fotoğraf paylaşmak istiyorum.

2019, Westminister Brige
Öncelikle tarihte bir önemi olmayan ama zamanla Londra'nın simgesi haline gelmiş Londe Eye'dan başlayabiliriz .Thames Nehri Kenarında Jubilee Gardens'da yer alan bu dönme dolap, şehrin her yerini görebilmeniz için tasarlanmış.Geceleri daha renkliolduğu için ben gece fotoğraflamayı tercih ettim. Londra'nın merkezinde bulunan yapıyı görmek oldukça kolay.Lonra'ya kadar gidip eşsiz müzeleri görmeden dönebilmek pek de kolay olmayacaktır.
Gidilmesi gereken müzelerin başında British Museum,National Historical Museum,
Science Museum ve V&M bulunmakta ve hepsi de ücretsiz.
British Museum'da dünya kültürlerinin bütün değerlerini bulabileceğiniz büyük ve güzel bir müze. Müzede çok sayıda mumya, ülkelerin geleneksel değerleri, mezar kalıntıları gibi tarihi eserler sergileniyor.

2019, British Museum


2019, British Museum



2019, British Museum



2019, British Museum



Mutlaka görülmesi gereken müzelerden biride National Historical Museum, burada canlıların oluşumundan günümüze kadar gelişimini görebilirsiniz. Ben özellikle okul çağındaki çocukların bu müzeleri görmeleri gerektiğini düşünüyorum. Müzenin uzmanlık alanı taksonomi yani canlıların sınıflandırılması. 10:00- 17:00 saatleri arasında ziyaretçileri kabul ediyor.

2019, NHM


2019.NHM






2019,NHM


Dünyanın en büyük süsleme sanatları ve tasarım müzesi Prens Albert ve Kreliçe Viktorya'nın isimlerinialmıştır. Her türlü sanatsal ürünü bulabileceğiniz müze V&A olarak kısaltılıyor. Tablo, heykel seramik, mobilya gibi her türlü tasarıma ulaşmak mümkün oluyor


2019,V&A Museum



2019,V&A Museum


Londra'da çok sayıda park ve gezilecek yer olduğundan, Diğer yerleri başka bir yazı ile anlatmak istedim,Müzeleri tanıma konusunda umarım az da olsa yardımım olmuştur.
İyi yolculuklar.


11 Haziran 2019 Salı

Toplumun Mcdonaldlaştırılması Hakkında


Mcdonaldlaşma, fast food sektöründeki yönetim ilkelerinden hareketle Amerikan toplumunu ve diğer toplumları, bu ilkeler çerçevesinde dönüştürdüğünü iddia etmektedir.  George Ritzer kitabında McDonaldlaştırma kavramını , Weber’in Akılcılaştırma kavramına dayandırmaktadır.

 

  Kitapta belirtildiği üzere; Mcdonalds’ın  başarılı olması dört faktöre dayanmaktadır. Bunlar, verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim’dir.

 

  Verimlilik kavramı, bir noktadan ötekine gitmenin optimum yöntemi olarak açıklanmaktadır. McDonald’s aç olma halinden tok olmaya geçmenin en iyi erişilebilir yönünü sunmaktadır. Aynı müşteriler gibi, Mcdonaldlaşmış sistemdeki işçiler de önceden tasarlanmış bir sürecin adımlarını takip ederek daha verimli bir şekilde işlev yürütmektedirler.

 

  Hesaplanabilirlik Kavramı ise; satılan ürünlerin ve sunulan hizmetlerin nicel yönlerine vurgu yapmaktadır. Bir şeyden çok olması ve hızlı teslim edilmesi o şeyin iyi olduğu anlamına gelir. Müşterilerinkine benzer bir şekilde, az zamanda az ücret karşılığında çok fazla iş yapmaları beklenmektedir.

 

  Öngörülebilirlik kavramı; Ürünlerin ve hizmetlerin her zaman ve her yerde aynı olacağı garantisi vermektedir. İşçilerde müdürlerinin emirleriyle şirket kurallarını takip etmektedirler. Birçok durumda yaptıkları, hatta söyledikleri bile oldukça öngörülebilirdir.

 

  Denetim; Sıralar, sınırlı menüler, çok az seçeneğin olması ve rahatsız sandalyeler, yemeğe gelenleri yönetenlerin onlardan yapmalarını istedikleri şeye yönlendirmektedir. Hızlıca yemeklerini yiyip ayrılmalarını, bazen hiç mekana gitmeden ürünü almalarını sağlamaktadır.

 



Mcdonaldlaşmanın Eleştirisi;

 

  Aslinda öncelikle bu sistemi eleştirmemizin sebebi geçmişe olan bağlılık mıdır? Bazı eleştirmenler eleştirilerini, yaşamın daha yavaş olup daha fazla süprizler sunduğu, en azından bazı insanlarındaki Özgür olduğu, bir robotla değilde bir insanla karşı karşıya gelmenin daha muhtemel olduğu bir zamanın nostaljisi üzerine konumlandırmaktadırlar.

 

Mcdonaldlaşmaya hem olanaklar tanıyan hem de kısıtlsmalar getiren bir süreç olarak bakmalıyız. Mcdonaldslaşmış sistemler, geçmişte yapamadığımız bir çok şeyi yapmamızı sağlamaktadır. Ancak bu sistemler aynı zamanda bizi normalde yapabileceğimiz şeylerden de alıkoymaktadır. ‘İki tarafı keskin bir fenomen ‘ olarak nitelendirilmektedir.

 

   Mcdonaldlaşma süreci şüphesiz çarpıcı bir ilerleme kaydetmiştir, çünkü olumlu değişimlere de yol açmıştır.

 

  • Çok fazla geniş yelpazede mal ve hizmet, nüfusun çok daha geniş kesimlerine ulaşmıştır.

 

  • Eskisine nazaran mal ve hizmetlere edilebilirlik, zamana veya coğrafi konuma daha az bağlı hale gelmiştir. 

 

  • İnsanlar istedikleri , ihtiyaç duydukları şeyleri neredeyse anında edinebilmekte ve bunları çok daha uygun koşullarda alabilmektedirler.
     
     

  • Mallar ve hizmetler daha tek tiplermiş bir kalitededir. Bazı insanlar daha kaliteli mallara ulaşabilmektedir.

 

  • Yüksek fiyatlı mallarla hizmetler karşısında çok daha ekonomik alternatifler vardır; böylelikle insanların maddi gücü, öncesinde alamadıkları şeyleri almaya yeter hale gelmiştir.

 

  • Hızlı ve etkili mallarla hizmetler, uzun saatler boyunca çalışan ve boş zamanı çok az olan bir nüfus için erişilebilir bir durumdadır.

 

  • Hızlı değişen, yabancı ve görünüşte düşmanca bir dünyada, Mcdonaldslaşmış bir bir sistemin görece istikrarlı, tanıdık ve tanıdık ortamı konfor sunmaktadır.

 

  • Her şeyin sayısallaşmasından ötürü, müşteriler rakip ürünleri kolaylıkla karşılayabilmektedirler.

 

  • Belirli ürünler itinayla düzenlenmiş ve kontrol edilmiş sitemlerde daha güvenlidir.

 

  • İnsanlara ırkı, cinsiyeti, cinsel yönelimi veya toplumsal sınıflarına bakılmaksızın eşit davranılma ihtimali yüksektir.

 

  • Birbiriyle özdeş operatörler ağıyla, örgütsel ve teknolojik yenilikler hızla ve kolaylıkla yayılmaktadır.

 

  • Birbiriyle özdeş operatörler ağıyla, örgütsel ve teknolojik yenilikler hızla ve kolaylıkla yayılmaktadır.

 

  • Bir toplumun en popüler ürünü, kolaylıkla diğer toplumlara yayılmaktadır.

 

 

  Weber’in Rasyonellik Teorisini inceleyecek olursak; Weber’e göre rasyonelleşme teorisi bürokrasiydi. Modern batı dünyası farklı bir rasyonellik türü ortaya çıkarmıştır. Rasyonelliğin çeşitli biçimleri , farklı dönemlerde tüm toplumlarda var olmuştur ancak hiçbirisi Weber’in formel rasyonellik dediği şeyi ortaya çıkarmamıştı. Ona göre formel rasyonellik, insanların verili bir amaç için optimum araçlara ilişkin arayışını biçimlendiren kurallar, düzenlemeler ve büyük toplumsal yapılardır. Bireyler, verili bir hedefin yerine getirilmesine dönük uygun araçları ararken, kendi başlarına bırakılamazlar.

 

  Webber bu rasyonellik türünü, dünya tarihinin önemli bir gelişmesi olarak tanımlamıştır. Öncesinde insanlar, büyük değer sistemlerinin ( örneğin din ) muğlak ya da genel geçer kılavuzluğu altında veya kendi başlarına bu mekanizmaları bulmak zorundaydılar. Formel rasyonelliği gelişmesinden sonra, onlara yapacaklarına karar vermede yardımcı olan hatta buyuran kurumsallaşmış kurallara başvurabilir hale geldiler. O halde formel rasyonelliği önemli bir unsuru , bireylere amaçlarına ulaşmada kullanacakları araçlarla ilgili çok az tercih hakkı bırakmasıdır. Hemen hemen herkes aynı, optimal tercihi yapabilir ya da yapmalıdır.

 

 

 

 

   Weber’e göre en önemli avantajları 

 

  1. Bir dolu evrak işini zorunlu kılan, çok sayıda görevle başa çıkmanın en etkili yolu yapısı olarak görmüştür, 
  2. performansı bir dizi sayısallaştırılmış göreve indirgemek, insanların başarıyı ölçmelerine yardımcı olur,
  3. kemikleşmiş kurallarından ve düzenlemelerinden ötürü, çok öngörülebilir bir tarzda faaliyet yürütürler.
  4.  İnsani yargıların yerine kuralların, düzenlemelerin ve yapıların dikte ettiklerini koyarak, insanlar üzerinde denetimin kurulmasını vurgular.
     
     
     

  Ronald Takaki, rasyonelleşmiş düzenleri, benliğin hapsedildiği, duyguların denetim altına alındığı kısaca insanların hiç bir zaman insan gibi davranamadıkları, insanlıktan çıkarıldıkları düzenlerdir. Bürokraside olan ve verimli olduğu düşünülen kavramların aslında büyük dezavantajları bulunmaktadır. Sayısallaştırmaya yapılan vurgu, çok sayıda kalitesiz işin yapılmasına yol açar. İnsanların yerini alan gayri insani teknolojilere öfkeyi ortaya çıkarır, çalışanların bu teknolojilerce yerine getirilen faaliyetleri oymaya veya sabote etmeye sevk eder. Weber ‘in bakış açısında, bürokrasiler insanların hapsoldukları, temel insani özelliklerin inkar edildiği kafeslerdir.

 

  Bauman “ Soykırımın modern bürokratik rasyonelliğin bir paradigması olarak hizmet vermiş olabileceği” sonucuna varır. Soykırım rasyonelleşmesin tüm temel özelliklerini taşımaktaydı. Milyonlarca insanın imhası için etkili bir mekanizmaydı. Soykırım en kısa sürede kaç insanın öldürülebileceği gibi niteliksel unsurlarada vurgu yapmaktaydı.

 

Postmodernite Mcdonaldslaşmaya tehdit oluşturmakta mı?

 

  Postmodernizm, modern toplumdan radikal bir kopuşu temsil eden  yeni bir topluma girdiğimizi ya da girmekte olduğumuzu , yani postmodernitenin modernliktekten sonra gelip onun yerini aldığını öne sürmektedir. Modern toplum son derece rasyonel ve katı bir toplum olarak düşünülürken, postmodern toplum daha az rasyonel, daha irrasyonel ve daha esnek bir yapıya sahip gibidir. Eğer gerçekten postmodern çağa girmişsek, Mcdonaldslaşmanın kuvvetli bir muhalif güçle karşı karşıya kalması beklenir. Zaman sıkışması her şeyin hızlı bir şekilde , yabancı ülkelerde aynı anda gerçekleşmesi Mcdonalslaşma ve postmodernizm de ortaktır. Kesin olan şey, Mcdonaldslaşmanın ortadan kaybolduğuna ve yerini yeni postmodern yapılara bıraktığına dair hiç bir işaret olmamasıdır. Ancak Mcdonalslaşmış sistemler, içlerinde modern unsurlarla birlikte birçok postmodern özelliği de sergilemektedir. Varılan sonuç, postmodernitenin süregelen Mcdonaldlaşma önünde bir engel teşkil etmediği anlamına gelir.

 

Mcdonalslaşmayla başa çıkmak mümkün mü?

 

  Bazılarına göre Mcdonalslaşma bir tehdit değil, Nirvana’dır. Onu kadife bir kafes olarak görmektedir. Sadece bu toplumlarda yaşamış ya da Mcdonalslaşma ile durumu iyileşmiş kişilerce benimsenmesi oldukça normaldir. Bu kişilerin iyi zevklere ve yüksek kaliteye ilişkin standartlarını temsil etmektedir. Toplum Mcdonalslaşmadan nasıl kurtulur? İlk olarak Starbuckslaşmanın Mcdonalslaşmaya alternatif olup olmayacağı veya onun yerini alıp almayacağına bakmak gerekir. Sturbaucks müşterilerinin dizüstü bilgisayarlarla gelip orada uzun süre kalmalarını teşvik etmektedir, öte yandan Mcdonalslar tam tersi olarak müşterinin hızlıca yemeğini yiyip kalmasını sağlamaktadır. Mcdonals müşterilerini sıraya sokarak yemeklerini kendilerinin almasını sağlayarak onları işçi gibi kullanmaktadır. Aynı şey Sturbucks için de geçerlidir. Kablosuz internet sayesinde orada oturanları birer figüran olarak kullanır. Bazen burayı ofis gibi kullananlarda olmaktadır.

  Kral Marx üretici kapitalizminin hakim olduğu dönemde işçilerin sömürüsü üzerine yazmışken bugün odak noktası müşterinin söndürülmesine ( tabi hala işçilerde söndürülmekte) kaymıştır. Bu sadece ücretsiz emek yoluyla değil, aşırı kar marjları ve fiyat enflasyonu ile olmaktadır. Sturbuckslaşma hiç bir şekilde Mcdonaldslaşmadan kurtulmaya işaret etmemektedir. Gerçekte onun daha da yaygınlaşması ve gelişmesi olarak görülmelidir.

 

     eBayileşme, bir postFordist tekniği olarak değerlendirilebilir. Daha kişileştirilmiş ürünlerle hizmetlerlere yönelik talepler eBayileşmeyi orataya çıkartmıştır. Tüketim genellikle internet üzerinden yapıldığından eBayileşmeyi çağımızın paradigması  olarak sunmaktadır. Ritzer eBayı da aynı şekilde Mcdonaldslaşmanın devamı olarak görmektedir.

 

  Web1.0 icat edildiği  ilk on yıl içindeki internet olarak tanımlanabilir. Şu an  internet teknolojisinin bunun çok üzerine çıkmıştır. Facebook verimlilik ücret alamadan çalışan tüketicilerin yarattığı değerden yararlanılarak oluşturulan ve oldukça gizli Facebook modelinde kendini göstermektedir. Facebook aslında denetim de sağlamaktadır. Ve aslında insanların sosyalleşmesi ve benliğine gayri insani teknolojileri sunarak teknolojinin bu süreçleri eşi görülmedik bir şekilde işgal etmesini sağlar. Yazara göre Facebook’ta sosyalleşmenin Mcdonalslaşmasıdır. Ancak bu Facebook’ un getirdiği kişiselleştirmenin önemini azaltmaz. Facebook artan sosyal iletişim ile web i daha da insanileştirmektedir.

 

  Sonuç olarak diğer teorilere göre Mcdonalslaşma günümüz toplumunu açıklamada diğer unsurların önüne geçmektedir. Aynı zamanda yeni gelişen sistemlerde,

Mcdonalslaşmadan etkilenmektedir. Ve daha uzun yıllar bunun etkilerini görmeye devam edeceğimizi ortadadır.

 

 

 Kaynakça;

 
Turan Feryal , Toplusal Değişim Ve Teknoloji , Ankara Üniversitesi Yayınlarıttp://www.statista.com/statistics/196614/revenue-of-the-us-fast-food-restaurant-industry-since-2002/Ritzer, G. (1998) Toplumun McDonaldlaştırması: Çağdaş Toplum Yaşamının Değişen Karakteri Üzerine Bir İnceleme, Ayrıntı, İstanbulRITZER, George, Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek, Şen Süer Kaya (çev.), İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2011b SCHLOSSER, Eric, Hamburger Cumhuriyeti, Hayrullah Doğan (çev.), İstanbul, Metis Yayınları, 2004

31 Mayıs 2019 Cuma

İngiltere Vİzesi Almak İçin Neler Yapmak Gerekir

Yani şimdi niye diğer vizeler değilde İngiltere vizesi başlıklı bir yazı yazdığımı sormayacağınıza eminim çünkü, gerçekten bir Türk vatandaşı olarak nasıl bir işkence ile karşı karşıya kalacağımızı hepimiz biliyoruz.
Ben de kendimi bu zorlu sürece atarak bu ay İngiltere Vizesi almaya karar verdim. Açıkçası kurumsal bir yerde çalışıyor olmak bir çok vizenin çıkması için avantaj, tabi bankada belli bir miktar para ve orada kalmayacağınızı ispatlamak için bir kaç evrak daha gerekli.

Şimdi size bu yıl değişen vize başvuru süreci hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.
öncelikle İngiltere konsolosluğunun sitesinden kaydınızı yaptırıyorsunuz.Bu kayıt sonucu size bir mail geliyor ve bu mail ile başvuru formunu dolduruyordunuz. Başvuru formunda ilk olarak kiminle seyahat edeceğinizi soruyor size. sonraki aşamalarda, aylık ortalama geliriniz, aylık ortalama harcamanız, İngiltere'de ne kadar harcamayı planladığınız, orada kimin yanına kalacağınız gibi sorularla karşılaşıyorsunuz. İlk başta biraz uzun süren bu başvuru formunda hata yapmaktan korkmamanızı öneririm çünkü, konsolosluktaki kişilerle açıklamanızı düzgün yaptığınızda formla ilgili yardımcı olabiliyorlar. Sonraki aşama evrak yükleme aşaması, bu aşama bence en zor aşama çünkü sistem yüklediğiniz evrakları görmeyebiliyor, bu durumda tekrar tekrar yüklemeniz gerekiyor.Dilerseniz konsolosluktan yardım alabilirsiniz fakat tabi ki ücret karşılığında, ki bu ücretler düşük de değil.Hatta alacağınız vize randevusunu sabah saatlerinde almaya çalışırsanız yanlış hatırlamıyorsam 80 GBP ücret istiyorlar.Ben öğlen almayı tercih ettim :). evraklar yüklendikten sonra kayıt işlemi yaptığınızda en son yüklenen evrakların çıktısını almanız gerekiyor mutlaka. Konsolosluğa başvuru formunuz, çıktısını aldığınız belge ve pasaport , bir de vize ücretini yatırdığınıza dair mail çıktısını ve randevu gününüz ve saatinizin yazdığı mail çıktısını götürmeniz yararlı olacaktır. Resim götürmenize gerek yok formların tesliminden sonra, hem parmak izi alımı hem de fotoğraf çekimi yapıyorlar. Ankara'da vize için başvurulan yer Sheraton Hotel'in arka tarafında. Bence ingiltere vizesi başvurusu için vize şirketlerinden yardım almanıza gerek yok, iyi kötü kendinizde başarabilirsiniz paranız cebinizde kalır. Şimdi size daha ayrıntılı bilgiler vermek isterdim tabi ama , bu şirketlerin hışmına uğramak da istemem :). Sormak istediğiniz bir şey olursa yardıma hazırım.
İyi yolcuklar hepimize...

28 Şubat 2019 Perşembe

BUKALEMUN

Bu yazıyı bana , üniversitede tanıma fırsatı bulduğum Derya Kaya diğer ismi ile filozofyolda gönderdi. Kadın yazıları benim için çok kıymetli, duygularını ve inançlarını benimle paylaşan tüm kadınlara buradan teşekkürlerimi sunuyorum,






BUKALEMUN-


Bir bukalemun olsa kadın daha mutlu olur muydu ? Tamam 


Kaçar bazen insan insandan, kaçar yine kendinden.



Siz hiç görünmez olmak istediniz mi ya da kendinizi nasıl hissediyorsanız öyle gösterebilmeyi ?



Ben istedim.



Zamanla daha da kararsız, çelişkili bir insan olup çıktım.



Benimkisi ruh-beden düalizmini çoktan geçti.



İnkar-kabul- inkar-kabul -inkar yani bir nev-i 



Bu sonuçsuz döngü içerisinde Pavlov'un köpeği gibi koşullanmam da "mutluluğu" hedefledim.



Tek yapabildiğim şey olduğum yere geri dönmek idi.



Nerde bir zil sesi (mutluluğu) duysam koşar adım yine gittim. Sonuç ise hep yek geldi.



Zamanla inkar yerini kabul'e verdi.

Anladım ki benim yaptığım şey kendimi kandırmaktan başka bir şey değildi. 



Şimdi ise için de bulunduğum "sönme" evresi

Döndüm artık o köşeyi, önümde başka başka yollar.


Ve evet, bir bukalemun olsa kadın mutlu olur'du bir zamanlar belki.

20 Şubat 2019 Çarşamba

Thanaka'yı (Tanaka ) duymayanlar için

Myanmar'da her kadının yüzünde görebileceğiniz  tanaka , tanaka adı verilen bir ağaçtan üretiliyor. toz biçiminde , suyla karıştırıldığında çamur görünümünü alıyor. Doğal E vitamini içerdiği ve  antioksidan , antibakteriyel  özelliklere sahip olması nedeni ile oldukça yaygın olarak kullanılan bir ürün. Ürünün güneşten koruduğu ve bakterilerle savaştığı söyleniyor.
Thanakayı biraz su ile karıştırp, pamuk yardım ile yüzünüze sürebilirsiniz.
Tüm vücut için yararlı olduğunu düşündüklerinden Myanmarlılar kalan çamurun suyunu vücutlarına sürmek için de kullanıyorlar.










Klinik araştırmalar olmamasına rağmen Sıtma , epilepsi, cüzzam , kalp hastalıkları ve mide enfeksiyonlarını da önlediği rivayetler arasında. Fakat Elma ile birlikte kullanıldığında yani hem elma hem de tanaka midede karıştığında ölümcül sonuçları olabileceği söylentiler arasında. Myanmar, Tayland gibi bölgelerde kadınlar cildi beyazlatmak içinde bu ürünü kullanabiliyor. Tabi sadece kadınlar değil aynı zamanda erkeklerde gün içinde kullanmasalarda tanakayı gece uyku maskesi olarak kullanabiliyor. Bende bir tane edindim. Henüz tam olarak test etmiş sayılmam çünkü bir kere kullandım fakat gerçekten çok övdüklerinden hemen kullanmaya başlayacağım.
İşe yarıyorsa ucuz ve sağlıklı bir ürün olduğundan oldukça ünleneceğinden eminim.
Güzellikle kalın.

21 Ocak 2019 Pazartesi

Kısacık konfor alanından çıkmak üzerine...


Gezdiğim süreçlerde çok güzçlü ve güzel kadınlarla tanışma fırsatım oluyor. Seyahat etmeyi belki de en çok bu yüzden seviyorum. Bu güçlü kadınların hayatlarından bir parçada olsa hayatlarımıza katmak adına kendilerinden benim için yazı yazmalarını istedim.  İspanya'da tanıştığım Gözde'de beni kırmadı ve bu güzel yazıyı yazdı. Kendisine buradan çok teşekkür ederim.

Kısacık konfor alanından çıkmak üzerine...

Yaşama özgü ne varsa biz insanlar için alışılmışın dışına çıkıldıkça "yaşamak" anlam kazanıyor. Peki alışılmışın içindeyken ne oluyor? Bence yaşıyor gibi yapmaya benziyor. 
Bugün pek çok insanın şikayeti bu değil mi: rutin hayatlar, monotonlaşan hayat seyri, alışılmışın içine sıkışmak...İnsanlar bu akışı canlandırmak için çeşitli geçici, günü kurtarmalık çözümler üretiyor; kurslara yazılıyor, workshoplara katılıyor, seyahatler ediyor ama günün sonunda sorular yok mu akıllarda ? Var. Bu noktada bakarsak; monotonlaşan tam olarak nedir ? Hayat mı biz mi içinde bulunduğumuz ortam mı?  

Bana kalırsa insan değişirse ilintili olduğu her şey onla beraber değişiyor. Dolayısıyla bugün, biz modern yaşam insanları, bulunduğumuz alanlara mekanlara, bağlantılı olduğumuz kişilere, gerçekleşen olaylara daha bir bağımlıyız, onlarla ilişkilerimizde biraz daha garanticiyiz, korumacıyız. Hal böyle olunca içinde bulunulan konfor alanını terk etmek zorlaşıyor. Çünkü içsel dinamikleri gereği yeni olan risklidir, bilinmezdir, tüm yanlarıyla öngörülemeyebilir. Bir yanda konfor alanı, bir yanda bilinmeyen.Sonuç çoğunlukla konfor alanında kalmaktan yana tercih ediliyor. Diğer taraftan ise günün sonunda içsel olarak bir şeyler yapma dürtüsüyle savaşan bizler, modern yaşam insanları var olmaya devam ediyor. Sosyal medyada dünya gezginleri çılgınca takip ediliyor, her şeyini satıp ülkemin nadide yerlerine yerleşenler çok ilgi görüyor. Hepsinin merkezinde aslında aynı sebep var; içsel olarak değişmek istiyoruz, içsel bir çağrı alıyoruz; ancak çeşitli özellikle zihinsel birtakım süreçlerde nasıl olur derken oralarda takılıp kalıyoruz. Günün sonunda işte hep o hayaller, iç geçirmeler, "adam yapmış ya!"lar kalıyor ve kendimizden biraz daha uzaklaşıyoruz.
Zihinsel ya da mantıki sorgulamalar çerçevesinde bakarsak; ister geleneksel değerlere ters düşmesi olsun, ister ailesel kodlamalardan dolayı alışık olunmasın, ister yalnız kalınır korkusu olsun, ister toplumdan dışlanma çekincesi olsun ki sebepler çoğaltılabilir, işin sonundan kişinin kendi olmaması hadisesi var. Ve bu bir insan için inanılmaz bir yük oluşturmaktadır. Çoğu insan bunu başına gelen bir deneyimle fark ediyor. Kaza olabilir, hastalık olabilir. Bir düşününce, son nefesini verene kadar bu benlik içindesin ve sistem içinde onla işlemektesin. Burada bulunma amacın bu benlik aracılığıyla ve her gelen, gelişen deneyimle kendin olmak, kendini gerçekleştirmek ve sergilemek. Değişmek, dönüşmek, gelişmek ise bu sistemin katalizörü ise sen her akışı durdurduğunda, konfor alanında kaldığında biraz daha kendin olmaktan vazgeçiyorsun demek. O yüzden kişi için ağır bir yük!
Sözün özü, ailemiz hayatımızdan çıkabilir, arkadaşlara veda edebiliriz, iş hayatından insanlar belli bir dönem hayatımıza eşlik edebilir; ama sen kendinle bir ömür boyu berabersin. Ne yapıyorsam kendime ne yatırım yapıyorsam yine kendime !
Değişim, dönüşüm, yenilikler başta korkutucu gelebilir; ancak günün sonunda temiz bir zihin, rahat bir içsel dünya ve yapmadım pişmanım dememek var. O yüzden sen de yapabilirsin 23 senedir memur olarak çalışan; ancak emekli olup sahil şeridinde bir ilçeye yerleşmek isteyen Ayşe teyze; sen de yapabilirsin kenarda köşede biriktirdikleriyle dünyayı dolaşmak isteyen gönülden gezgin Ali; sen de yapabilirsin senelerce beyaz yaka olarak çalışıp özgün deneyimleriyle kendi işini kurmak Selçuk Amca !
Yani yaparım, yaparız, yapabiliriz...
Değişime, gelişime her daim kucak açanlardan olmak dileğiyle 
Sevgiler
Gözde Bitik -Bursa- Yoga , Reiki öğreticisi

11 Ocak 2019 Cuma

Duygusal Emek Diye Bir Şey Var


Duygusal emek, Çalışma yaşamında, çalışanların hizmet verdikleri süre içerisinde, kendilerinden beklenen duyguları sergilemeleridir.

Günümüzde Hizmet sektörü, çalışan sayısı bakımından diğer sektörlerin önüne geçmiştir. Bu durum çalışanların duygularını kontrol edebilmelerini öğrenmelerini ve buna göre hareket etmeleri gerekliliğini öne çıkarmaktadır.


Çalışma yaşamanın en önemli faktörü insandır. İnsan ilişkilerinin ve bağımlılıklarının oluşmasında duyguların payı çok büyüktür. Giddens gibi sosyologların risk toplumu (Giddens 1991, Beck 1992) olarak betimlediği günümüz dünyasında bireyler duygu alışverişine daha fazla önem vermektedir. Zira modern yaşam bireyleri geleneksel çevrelerinden uzaklaştırmış, formel normlarda düzenlenmiş ortamlarda yaşamayı gerektirmektedir. Bu gereklilik davranışların normatif kurallara uygunluğu beklentisini yaratmış, duygusal alışverişin ilişkilerde payını azaltmıştır. Günümüz müşterisi açısından herhangi bir üretime olan talep adeta duygu tatminine yönelik bir taleple bütünleşmiştir.(Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi yıl: 2016 Cilt:7 sy:16 sayfa 130-154)Özkaplan’a göre duygusal emek, Firmaların müşteriye sattığı pakettin bir parçasıdır. Sanayi işçisinin kol gücünü , bilgi teknolojisi işçisinin  beyin gücünü sattığı gibi, duygu işçisi de bir şekilde duygularını satmaktadır. (Özkaplan 2009:19)Duguların çift yönlü etkileşiminin olmasına rağmen , çalışma yaşamındaki ilişkiler açısından duygular , daha çok müşteri memnuniyeti açısından ele alınmaktadır. İnsanların iş hayatlarının dışında evde aileleriyle , sosyal çevrelerinde arkadaşları ile olan ilişkileri kendi duygu durumlarını belirlemektedir. Fakat bu durum profesyonel iş hayatı adını vermiş olduğumuz günümüz iş hayatında konrol edilmesi zorunlu olan bir durum haline gelmiştir.

Bankacılık Sektörü, Turizm Sektörü gibi emek yoğun iş sahalarında yapılan araştırmalarda ortak sonuç çalışanların ,  müşterilerin artan yoğun taleplerine her zaman her durumda karşılayabilmesi beklenmektedir. Bu beklenti, örgüt açısından müşteri kazanımı ve müşteri açısından memnuniyet anlamına gelmektedir. Peki bu durum çalışan açısından nasıl değerlendirebilecektir sorusuna birkaç yönden bakabiliriz. İlki çalışanın müşteri memnuniyeti sağlaması ile hem müşteriden hem de iş verenden onay alması öz saygının artmasına ve daha yüksek bir performansla çalışması anlamına gelebilir. Bu süreç müşteri memnuniyeti sağlandıkça devam edebilir, diğer taraftan İş gören bu memnuniyeti sağlayamazsa kendini yetersiz hissedip, kendini daha çok zorlayarak psikolojik olarak kendini baskı altında hissedebilir. Aynı şekilde iş yaşamında çalışma arkadaşlarımızı kendimiz seçemediğimizden duygularımızı kontrol etmek bu bakımdan da üzerinde durulması bir durum haline gelmektedir.
Daha önce bahsettiğimiz duygu alışverişi iki kişi arasında olması gereken bir durum olduğundan, müşterinin ihtiyaçları karşılanırken, çalışan bu konuda eksiklik hissedip, zarar görebilir.Günümüz çalışma hayatında iş gören unsurunun en önemli rekabet faktörlerinden biri olduğunu hatırlayacak olursak, duygusal emek sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, hem iş gören hem de müşteri açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.

8 Ocak 2019 Salı

İSTANBUL'DA BEKAR KADIN OLMAK- KİTAP İNCELEMESİ


Kitabın  yazarı Ceren Lordoğlu 1977 yılında İstanbul’da doğmuştur. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde yüksek lisans,  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir Ve Bölge Planlama bölümünden doktora derecesini aldı. 200-2002 yılları arasında ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Ve Kadın Çalışmalar anabilim dalında araştırma görevlisi olarak çalıştı.2012 yılından beri Mimar Sinan Güzel Sanatlar Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde uzman olarak görev yapmaktadır.


Kitap beş bölümden oluşmaktadır. Kadınların aile yapısındaki yeri, kendilerinin ağızlarından bekar kadın olma deneğimi, mahalleyi güvenlik unsuru yapan şeyler. Kadınların fiziksel güvenlikle ilgili korkularını ele almaktadır. Araştırma kapsamında 28 kadınla birebir iletişime geçmiş ve bu kadınların medeni durumları, meslekleri, eğitim düzeyleri ve yaşadıkları semtler farklılık göstermektedir. araştırmanın yapıldığı semtler Kadıköy, Bağcılar Ve Sarıyer’dir. Yaşları ise 24 ve 50 yaş aralığındadır.
İlk bölüm olan Mekanın Feminist Okumalarında yazar, araştırma yöntemlerine, araştırmayı nerede ve kimlerle yapabileceğini belirlemek, araştırma sahası ve odaklandığı konuları ele almaktadır. Erkekler üzerinde yapılan araştırmaların, insanlarının tümünü kapsadığı fikrine karşı çıkarak bilgi üretimi yoluyla kadının bağımsızlık hareketine de katkı sunması beklenmektedir. Hane halkı reisi kadın nüfusunun eğitim durumuna göre ilçe dağılımında özellikle Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy, Sarıyer, Şişli, Üsküdar’daki kadınların yüzde yetmiş beşi lisansüstü, Bakırköy, Esenler, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Pendik, Ümraniye’de okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde otuzyedisi ve ilkokul mezunlarının oranı yüzde otuzbiridir.

Araştırma yöntemlerinde kadınların anlatımlarından yola çıkarak belirledikleri bölümleri üç temada incelemektedir.
Kadınların bekar olma durumunun bir farkındalık olarak mekanla ilişkili deneyimleri üzerine düşünerek, bu farklı olma halini, aile yapısının değişimi ve devletin sosyal politikası ile ele alınmıştır.

İkinci Bölümde ise bekarlık kavramını devletin görmek istediği üzerinde durmaktadır. Yoksa toplumda damgalı bir kategori olarak kadınların yaşadıkları yerde rahat edememelerine neden olmakta mıdır? sorusuna cevap aramaktadır. Yazar görüşme yaptığı kadınların ev seçimleri üzerine konuşurken en çok üzerinde durdukları konu rahat edecekleri, rahatça dışarı çıkabilecekleri yerleri oturmak için seçmekte olduklarını belirtmiştir. Türkiye’deki aile yapısının değişim, Mübeccel Kıray’ın Ereğli araştırması,  antropolojik nitelikli bakış açısıyla ailede kadının konumunu  anlatması açısından önemli bir kaynaktır.Aile, devlet tarafından üretimi ve yeniden üretimi garantileyen bir yapıdır.(Pierre Bourdieu 1996)
Devletin toplumsal cinsiyet ilişkilerine etkisinin kapitalist devlet olmanın bir sonucu olarak değil, devletin ataerkil doğası ile açıklar.
Kadınların mutsuz evlilikler içinde aile içi şiddete ve kötü muameleye maruz kalmasının önemli nedenlerinden biri herhangi bir barınma ya da ekonomik desteğe sahip olmamalarıdır. Devletler bekar kadınları görmezden gelmektedir. OECD’nin Doing Better For Famillies adlı raporuna göre Türkiye, Meksika, Şili ve ABD tek ebeveynli aileler için herhangi bir politika ya da sosyal yardım sağlayan ülkelerdir.

Kadınlar bekarlığın farklı, telkinsiz ve muğlak hallerine düşmemek için evliliğin sürdüğü görüntüsünü vermeye dönük taktikler geliştirmektedir.Bekarlık kavramı kirlilik kavramı ile benzeştirilerek, bekar kadınların mahallede bu kavram üzerinden nitelendirildiğine vurgu yapılmıştır.

Üçüncü Bölümde kadınlarla yapılan görüşmelere yer verilmiştir. Çalışan genç kadınların aileleri aynı kentte yaşıyorsa, ayrı bir eve çıkmaları da mümkün olamamaktadır. Kadıköy’de ki kadınlar, Bağcılardakilerden farklı gerekçelerle ailelerine yakın bölgelerde yaşamaktadır. Kadıköy’de bekar ve yalnız kadın olarak yaşamak daha kolay olduğu belirtilmekte, aileye yakın olma tercih sebebi olmaktadır. Sarıyer’de özellikle Koç Üniversitesi öğrencilerinin kiracısı olduğu bölgelerde oturan kadınların bu bölgede yaşamanın onlar açısından rahatlığından bahsetmişlerdir.

Bağcılardaki kadınlar ise ailelerine çok yakın ya da aile fertlerinin bir bölümünün yaşadığı semtleri seçmektedir. Aileler birbiri ile oldukça yakın ilişki halinde yaşamaktadırlar. Bu durum bekar kadının hem kontrolünün sağlanması hem de güvenlik gerekçeleri ile ailesi tarafından tercih edilmektedir.

Dördüncü bölümde ise başlık Güvenlik Çemberi mi, Ahlak Bekçisi mi?

Mahalle Arapça kökenli bir kelime olarak, toplumsal iletişimi, sosyal kontrolü ve düzeni sağlamak üzere oluşturulan en küçük yönetim biçimi olarak tanımlanmaktadır(Arslan,2004).

Osmanlı Dönemi’nde farklı ekonomik profilden ailelerin birlikte yaşadığı içine kapalı bir yerden söz etmek mümkündür Sosyal ve hukuki yönden bağımsız hallerden oluşmadığını, bireylerin aile kadar yaşadığı mahallenin de bir üyesi olduğunu ifade eder.

Beşinci ve son bölümde yazar, kadınların kentsel kamusal alanda fiziksel güvelikle ilgili korkularının yanında önce taciz ve cinsel saldırı kavramlarını netleştirmeye çalışmıştır. Taciz sözlü, vücut teması olmadan ve rızaya dayalı olmayan, cinsel içerikli söz, tavır veya diğer davranış biçimlerini içerir. Cinsel saldırı, rızaya dayalı olmayan cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlali söz konusudur (Ankara Üniversitesi 2013).
Kadın cinayetlerini durduracağız Platformuna göre kadınların yüzde kırk yedisinin öldürülme nedeni kadınların kendi hayatlarına dair verdikleri kararlardan kaynaklanır. Kadınların yüzde kırkı kocası tarafından öldürülmekte, bu kadınların yüzde 50’si İstanbul’da gerçekleşmiştir.
Kadınların faillerinin yüzde 88’i tanıdıkları kişiler tarafından gerçekleşmesi kadına yönelik şiddetin toplumsal rollerdeki değişimle ilişki boyutuna işaret etmektedir.

Yine de Türkiye’de kadınlar özellikle aile içindeki şiddeti dillendirmemeyi, gizli tutmayı tercih etmektedirler.
Kadınların kentte güvende olmama halinin en büyük ölçüde erkek şiddeti, cinsel taciz ve cinsel saldırıdan duyulan korkuyla ilişkili olduğu ve bu korkusunda kadınların şehri kullanımında sınırlılıklar getirdiğini görülmemektedir. Kadınlar bu korkularıyla baş etmek için oturdukları semtleri ona göre seçmekte, giyeceklerini ona göre belirlemek zorunda bırakılmışlardır.
Kitap farkındağın oluşması açısında oldukça faydalı.
Yararlanılan kaynaklar
Kıray, Mübeccel, Eğerğli, İletişim Yayınları, Anakara, 1964
Aslan, Şükrü, 1 Mayıs Mahallesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004
Mardin , Şerif, Mahalle Baskısı, Ne Demek İstedim?, 2008, http:rusençakır.com/Prof-Serif-Mardin-Mahalle-Baskısı-Ne-Demek-İstedim/2008
Ortaylı, İlber, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2000.
Douglas, Mary, Saflık Ve Tehlike, Metis Yayınları, İstanbul, 1966/2007
Çakır , Ruşen ve Bozan , İrfan , Mahalle Baskısı Var mı Yok mu?, Doğan Kitap, İstanbul, 2009
Diğer İnternet Kaynakları;
İyi okumalar.




ÇEKİLİŞ SONUCU

  ÇEKİLİŞ SONUCU Merhaba çekilişleri sonucunu yoğunluk sebebiyle biraz geç açıklıyorum umarım yeni yıl sizlere uğurlu gelir. Çekiliş sonucu ...