Gezdiğim süreçlerde çok güzçlü ve güzel kadınlarla tanışma fırsatım oluyor. Seyahat etmeyi belki de en çok bu yüzden seviyorum. Bu güçlü kadınların hayatlarından bir parçada olsa hayatlarımıza katmak adına kendilerinden benim için yazı yazmalarını istedim. İspanya'da tanıştığım Gözde'de beni kırmadı ve bu güzel yazıyı yazdı. Kendisine buradan çok teşekkür ederim.
Kısacık
konfor alanından çıkmak üzerine...
Yaşama
özgü ne varsa biz insanlar için alışılmışın dışına çıkıldıkça "yaşamak" anlam
kazanıyor. Peki alışılmışın içindeyken ne oluyor? Bence yaşıyor gibi yapmaya
benziyor.
Bugün
pek çok insanın şikayeti bu değil mi: rutin hayatlar, monotonlaşan hayat seyri,
alışılmışın içine sıkışmak...İnsanlar bu akışı canlandırmak için çeşitli geçici,
günü kurtarmalık çözümler üretiyor; kurslara yazılıyor, workshoplara katılıyor,
seyahatler ediyor ama günün sonunda sorular yok mu akıllarda ? Var. Bu noktada
bakarsak; monotonlaşan tam olarak nedir ? Hayat mı biz mi içinde bulunduğumuz
ortam mı?
Bana
kalırsa insan değişirse ilintili olduğu her şey onla beraber değişiyor.
Dolayısıyla bugün, biz modern yaşam insanları, bulunduğumuz alanlara mekanlara,
bağlantılı olduğumuz kişilere, gerçekleşen olaylara daha bir bağımlıyız, onlarla
ilişkilerimizde biraz daha garanticiyiz, korumacıyız. Hal böyle olunca içinde
bulunulan konfor alanını terk etmek zorlaşıyor. Çünkü içsel dinamikleri gereği
yeni olan risklidir, bilinmezdir, tüm yanlarıyla öngörülemeyebilir. Bir yanda
konfor alanı, bir yanda bilinmeyen.Sonuç çoğunlukla konfor alanında kalmaktan
yana tercih ediliyor. Diğer taraftan ise günün sonunda içsel olarak bir şeyler
yapma dürtüsüyle savaşan bizler, modern yaşam insanları var olmaya devam ediyor.
Sosyal medyada dünya gezginleri çılgınca takip ediliyor, her şeyini satıp
ülkemin nadide yerlerine yerleşenler çok ilgi görüyor. Hepsinin merkezinde
aslında aynı sebep var; içsel olarak değişmek istiyoruz, içsel bir çağrı
alıyoruz; ancak çeşitli özellikle zihinsel birtakım süreçlerde nasıl olur derken
oralarda takılıp kalıyoruz. Günün sonunda işte hep o hayaller, iç geçirmeler,
"adam yapmış ya!"lar kalıyor ve kendimizden biraz daha uzaklaşıyoruz.
Zihinsel
ya da mantıki sorgulamalar çerçevesinde bakarsak; ister geleneksel değerlere
ters düşmesi olsun, ister ailesel kodlamalardan dolayı alışık olunmasın, ister
yalnız kalınır korkusu olsun, ister toplumdan dışlanma çekincesi olsun ki
sebepler çoğaltılabilir, işin sonundan kişinin kendi olmaması hadisesi var. Ve
bu bir insan için inanılmaz bir yük oluşturmaktadır. Çoğu insan bunu başına
gelen bir deneyimle fark ediyor. Kaza olabilir, hastalık olabilir. Bir
düşününce, son nefesini verene kadar bu benlik içindesin ve sistem içinde onla
işlemektesin. Burada bulunma amacın bu benlik aracılığıyla ve her gelen, gelişen
deneyimle kendin olmak, kendini gerçekleştirmek ve sergilemek. Değişmek,
dönüşmek, gelişmek ise bu sistemin katalizörü ise sen her akışı durdurduğunda,
konfor alanında kaldığında biraz daha kendin olmaktan vazgeçiyorsun demek. O
yüzden kişi için ağır bir yük!
Sözün
özü, ailemiz hayatımızdan çıkabilir, arkadaşlara veda edebiliriz, iş hayatından
insanlar belli bir dönem hayatımıza eşlik edebilir; ama sen kendinle bir ömür
boyu berabersin. Ne yapıyorsam kendime ne yatırım yapıyorsam yine kendime
!
Değişim,
dönüşüm, yenilikler başta korkutucu gelebilir; ancak günün sonunda temiz bir
zihin, rahat bir içsel dünya ve yapmadım pişmanım dememek var. O yüzden sen de
yapabilirsin 23 senedir memur olarak çalışan; ancak emekli olup sahil şeridinde
bir ilçeye yerleşmek isteyen Ayşe teyze; sen de yapabilirsin kenarda köşede
biriktirdikleriyle dünyayı dolaşmak isteyen gönülden gezgin Ali; sen de
yapabilirsin senelerce beyaz yaka olarak çalışıp özgün deneyimleriyle kendi
işini kurmak Selçuk Amca !
Yani
yaparım, yaparız, yapabiliriz...
Değişime,
gelişime her daim kucak açanlardan olmak dileğiyle
Sevgiler
Gözde Bitik -Bursa- Yoga , Reiki öğreticisi