Reklam

21 Ocak 2019 Pazartesi

Kısacık konfor alanından çıkmak üzerine...


Gezdiğim süreçlerde çok güzçlü ve güzel kadınlarla tanışma fırsatım oluyor. Seyahat etmeyi belki de en çok bu yüzden seviyorum. Bu güçlü kadınların hayatlarından bir parçada olsa hayatlarımıza katmak adına kendilerinden benim için yazı yazmalarını istedim.  İspanya'da tanıştığım Gözde'de beni kırmadı ve bu güzel yazıyı yazdı. Kendisine buradan çok teşekkür ederim.

Kısacık konfor alanından çıkmak üzerine...

Yaşama özgü ne varsa biz insanlar için alışılmışın dışına çıkıldıkça "yaşamak" anlam kazanıyor. Peki alışılmışın içindeyken ne oluyor? Bence yaşıyor gibi yapmaya benziyor. 
Bugün pek çok insanın şikayeti bu değil mi: rutin hayatlar, monotonlaşan hayat seyri, alışılmışın içine sıkışmak...İnsanlar bu akışı canlandırmak için çeşitli geçici, günü kurtarmalık çözümler üretiyor; kurslara yazılıyor, workshoplara katılıyor, seyahatler ediyor ama günün sonunda sorular yok mu akıllarda ? Var. Bu noktada bakarsak; monotonlaşan tam olarak nedir ? Hayat mı biz mi içinde bulunduğumuz ortam mı?  

Bana kalırsa insan değişirse ilintili olduğu her şey onla beraber değişiyor. Dolayısıyla bugün, biz modern yaşam insanları, bulunduğumuz alanlara mekanlara, bağlantılı olduğumuz kişilere, gerçekleşen olaylara daha bir bağımlıyız, onlarla ilişkilerimizde biraz daha garanticiyiz, korumacıyız. Hal böyle olunca içinde bulunulan konfor alanını terk etmek zorlaşıyor. Çünkü içsel dinamikleri gereği yeni olan risklidir, bilinmezdir, tüm yanlarıyla öngörülemeyebilir. Bir yanda konfor alanı, bir yanda bilinmeyen.Sonuç çoğunlukla konfor alanında kalmaktan yana tercih ediliyor. Diğer taraftan ise günün sonunda içsel olarak bir şeyler yapma dürtüsüyle savaşan bizler, modern yaşam insanları var olmaya devam ediyor. Sosyal medyada dünya gezginleri çılgınca takip ediliyor, her şeyini satıp ülkemin nadide yerlerine yerleşenler çok ilgi görüyor. Hepsinin merkezinde aslında aynı sebep var; içsel olarak değişmek istiyoruz, içsel bir çağrı alıyoruz; ancak çeşitli özellikle zihinsel birtakım süreçlerde nasıl olur derken oralarda takılıp kalıyoruz. Günün sonunda işte hep o hayaller, iç geçirmeler, "adam yapmış ya!"lar kalıyor ve kendimizden biraz daha uzaklaşıyoruz.
Zihinsel ya da mantıki sorgulamalar çerçevesinde bakarsak; ister geleneksel değerlere ters düşmesi olsun, ister ailesel kodlamalardan dolayı alışık olunmasın, ister yalnız kalınır korkusu olsun, ister toplumdan dışlanma çekincesi olsun ki sebepler çoğaltılabilir, işin sonundan kişinin kendi olmaması hadisesi var. Ve bu bir insan için inanılmaz bir yük oluşturmaktadır. Çoğu insan bunu başına gelen bir deneyimle fark ediyor. Kaza olabilir, hastalık olabilir. Bir düşününce, son nefesini verene kadar bu benlik içindesin ve sistem içinde onla işlemektesin. Burada bulunma amacın bu benlik aracılığıyla ve her gelen, gelişen deneyimle kendin olmak, kendini gerçekleştirmek ve sergilemek. Değişmek, dönüşmek, gelişmek ise bu sistemin katalizörü ise sen her akışı durdurduğunda, konfor alanında kaldığında biraz daha kendin olmaktan vazgeçiyorsun demek. O yüzden kişi için ağır bir yük!
Sözün özü, ailemiz hayatımızdan çıkabilir, arkadaşlara veda edebiliriz, iş hayatından insanlar belli bir dönem hayatımıza eşlik edebilir; ama sen kendinle bir ömür boyu berabersin. Ne yapıyorsam kendime ne yatırım yapıyorsam yine kendime !
Değişim, dönüşüm, yenilikler başta korkutucu gelebilir; ancak günün sonunda temiz bir zihin, rahat bir içsel dünya ve yapmadım pişmanım dememek var. O yüzden sen de yapabilirsin 23 senedir memur olarak çalışan; ancak emekli olup sahil şeridinde bir ilçeye yerleşmek isteyen Ayşe teyze; sen de yapabilirsin kenarda köşede biriktirdikleriyle dünyayı dolaşmak isteyen gönülden gezgin Ali; sen de yapabilirsin senelerce beyaz yaka olarak çalışıp özgün deneyimleriyle kendi işini kurmak Selçuk Amca !
Yani yaparım, yaparız, yapabiliriz...
Değişime, gelişime her daim kucak açanlardan olmak dileğiyle 
Sevgiler
Gözde Bitik -Bursa- Yoga , Reiki öğreticisi

11 Ocak 2019 Cuma

Duygusal Emek Diye Bir Şey Var


Duygusal emek, Çalışma yaşamında, çalışanların hizmet verdikleri süre içerisinde, kendilerinden beklenen duyguları sergilemeleridir.

Günümüzde Hizmet sektörü, çalışan sayısı bakımından diğer sektörlerin önüne geçmiştir. Bu durum çalışanların duygularını kontrol edebilmelerini öğrenmelerini ve buna göre hareket etmeleri gerekliliğini öne çıkarmaktadır.


Çalışma yaşamanın en önemli faktörü insandır. İnsan ilişkilerinin ve bağımlılıklarının oluşmasında duyguların payı çok büyüktür. Giddens gibi sosyologların risk toplumu (Giddens 1991, Beck 1992) olarak betimlediği günümüz dünyasında bireyler duygu alışverişine daha fazla önem vermektedir. Zira modern yaşam bireyleri geleneksel çevrelerinden uzaklaştırmış, formel normlarda düzenlenmiş ortamlarda yaşamayı gerektirmektedir. Bu gereklilik davranışların normatif kurallara uygunluğu beklentisini yaratmış, duygusal alışverişin ilişkilerde payını azaltmıştır. Günümüz müşterisi açısından herhangi bir üretime olan talep adeta duygu tatminine yönelik bir taleple bütünleşmiştir.(Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi yıl: 2016 Cilt:7 sy:16 sayfa 130-154)Özkaplan’a göre duygusal emek, Firmaların müşteriye sattığı pakettin bir parçasıdır. Sanayi işçisinin kol gücünü , bilgi teknolojisi işçisinin  beyin gücünü sattığı gibi, duygu işçisi de bir şekilde duygularını satmaktadır. (Özkaplan 2009:19)Duguların çift yönlü etkileşiminin olmasına rağmen , çalışma yaşamındaki ilişkiler açısından duygular , daha çok müşteri memnuniyeti açısından ele alınmaktadır. İnsanların iş hayatlarının dışında evde aileleriyle , sosyal çevrelerinde arkadaşları ile olan ilişkileri kendi duygu durumlarını belirlemektedir. Fakat bu durum profesyonel iş hayatı adını vermiş olduğumuz günümüz iş hayatında konrol edilmesi zorunlu olan bir durum haline gelmiştir.

Bankacılık Sektörü, Turizm Sektörü gibi emek yoğun iş sahalarında yapılan araştırmalarda ortak sonuç çalışanların ,  müşterilerin artan yoğun taleplerine her zaman her durumda karşılayabilmesi beklenmektedir. Bu beklenti, örgüt açısından müşteri kazanımı ve müşteri açısından memnuniyet anlamına gelmektedir. Peki bu durum çalışan açısından nasıl değerlendirebilecektir sorusuna birkaç yönden bakabiliriz. İlki çalışanın müşteri memnuniyeti sağlaması ile hem müşteriden hem de iş verenden onay alması öz saygının artmasına ve daha yüksek bir performansla çalışması anlamına gelebilir. Bu süreç müşteri memnuniyeti sağlandıkça devam edebilir, diğer taraftan İş gören bu memnuniyeti sağlayamazsa kendini yetersiz hissedip, kendini daha çok zorlayarak psikolojik olarak kendini baskı altında hissedebilir. Aynı şekilde iş yaşamında çalışma arkadaşlarımızı kendimiz seçemediğimizden duygularımızı kontrol etmek bu bakımdan da üzerinde durulması bir durum haline gelmektedir.
Daha önce bahsettiğimiz duygu alışverişi iki kişi arasında olması gereken bir durum olduğundan, müşterinin ihtiyaçları karşılanırken, çalışan bu konuda eksiklik hissedip, zarar görebilir.Günümüz çalışma hayatında iş gören unsurunun en önemli rekabet faktörlerinden biri olduğunu hatırlayacak olursak, duygusal emek sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, hem iş gören hem de müşteri açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.

8 Ocak 2019 Salı

İSTANBUL'DA BEKAR KADIN OLMAK- KİTAP İNCELEMESİ


Kitabın  yazarı Ceren Lordoğlu 1977 yılında İstanbul’da doğmuştur. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde yüksek lisans,  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir Ve Bölge Planlama bölümünden doktora derecesini aldı. 200-2002 yılları arasında ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Ve Kadın Çalışmalar anabilim dalında araştırma görevlisi olarak çalıştı.2012 yılından beri Mimar Sinan Güzel Sanatlar Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde uzman olarak görev yapmaktadır.


Kitap beş bölümden oluşmaktadır. Kadınların aile yapısındaki yeri, kendilerinin ağızlarından bekar kadın olma deneğimi, mahalleyi güvenlik unsuru yapan şeyler. Kadınların fiziksel güvenlikle ilgili korkularını ele almaktadır. Araştırma kapsamında 28 kadınla birebir iletişime geçmiş ve bu kadınların medeni durumları, meslekleri, eğitim düzeyleri ve yaşadıkları semtler farklılık göstermektedir. araştırmanın yapıldığı semtler Kadıköy, Bağcılar Ve Sarıyer’dir. Yaşları ise 24 ve 50 yaş aralığındadır.
İlk bölüm olan Mekanın Feminist Okumalarında yazar, araştırma yöntemlerine, araştırmayı nerede ve kimlerle yapabileceğini belirlemek, araştırma sahası ve odaklandığı konuları ele almaktadır. Erkekler üzerinde yapılan araştırmaların, insanlarının tümünü kapsadığı fikrine karşı çıkarak bilgi üretimi yoluyla kadının bağımsızlık hareketine de katkı sunması beklenmektedir. Hane halkı reisi kadın nüfusunun eğitim durumuna göre ilçe dağılımında özellikle Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy, Sarıyer, Şişli, Üsküdar’daki kadınların yüzde yetmiş beşi lisansüstü, Bakırköy, Esenler, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Pendik, Ümraniye’de okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde otuzyedisi ve ilkokul mezunlarının oranı yüzde otuzbiridir.

Araştırma yöntemlerinde kadınların anlatımlarından yola çıkarak belirledikleri bölümleri üç temada incelemektedir.
Kadınların bekar olma durumunun bir farkındalık olarak mekanla ilişkili deneyimleri üzerine düşünerek, bu farklı olma halini, aile yapısının değişimi ve devletin sosyal politikası ile ele alınmıştır.

İkinci Bölümde ise bekarlık kavramını devletin görmek istediği üzerinde durmaktadır. Yoksa toplumda damgalı bir kategori olarak kadınların yaşadıkları yerde rahat edememelerine neden olmakta mıdır? sorusuna cevap aramaktadır. Yazar görüşme yaptığı kadınların ev seçimleri üzerine konuşurken en çok üzerinde durdukları konu rahat edecekleri, rahatça dışarı çıkabilecekleri yerleri oturmak için seçmekte olduklarını belirtmiştir. Türkiye’deki aile yapısının değişim, Mübeccel Kıray’ın Ereğli araştırması,  antropolojik nitelikli bakış açısıyla ailede kadının konumunu  anlatması açısından önemli bir kaynaktır.Aile, devlet tarafından üretimi ve yeniden üretimi garantileyen bir yapıdır.(Pierre Bourdieu 1996)
Devletin toplumsal cinsiyet ilişkilerine etkisinin kapitalist devlet olmanın bir sonucu olarak değil, devletin ataerkil doğası ile açıklar.
Kadınların mutsuz evlilikler içinde aile içi şiddete ve kötü muameleye maruz kalmasının önemli nedenlerinden biri herhangi bir barınma ya da ekonomik desteğe sahip olmamalarıdır. Devletler bekar kadınları görmezden gelmektedir. OECD’nin Doing Better For Famillies adlı raporuna göre Türkiye, Meksika, Şili ve ABD tek ebeveynli aileler için herhangi bir politika ya da sosyal yardım sağlayan ülkelerdir.

Kadınlar bekarlığın farklı, telkinsiz ve muğlak hallerine düşmemek için evliliğin sürdüğü görüntüsünü vermeye dönük taktikler geliştirmektedir.Bekarlık kavramı kirlilik kavramı ile benzeştirilerek, bekar kadınların mahallede bu kavram üzerinden nitelendirildiğine vurgu yapılmıştır.

Üçüncü Bölümde kadınlarla yapılan görüşmelere yer verilmiştir. Çalışan genç kadınların aileleri aynı kentte yaşıyorsa, ayrı bir eve çıkmaları da mümkün olamamaktadır. Kadıköy’de ki kadınlar, Bağcılardakilerden farklı gerekçelerle ailelerine yakın bölgelerde yaşamaktadır. Kadıköy’de bekar ve yalnız kadın olarak yaşamak daha kolay olduğu belirtilmekte, aileye yakın olma tercih sebebi olmaktadır. Sarıyer’de özellikle Koç Üniversitesi öğrencilerinin kiracısı olduğu bölgelerde oturan kadınların bu bölgede yaşamanın onlar açısından rahatlığından bahsetmişlerdir.

Bağcılardaki kadınlar ise ailelerine çok yakın ya da aile fertlerinin bir bölümünün yaşadığı semtleri seçmektedir. Aileler birbiri ile oldukça yakın ilişki halinde yaşamaktadırlar. Bu durum bekar kadının hem kontrolünün sağlanması hem de güvenlik gerekçeleri ile ailesi tarafından tercih edilmektedir.

Dördüncü bölümde ise başlık Güvenlik Çemberi mi, Ahlak Bekçisi mi?

Mahalle Arapça kökenli bir kelime olarak, toplumsal iletişimi, sosyal kontrolü ve düzeni sağlamak üzere oluşturulan en küçük yönetim biçimi olarak tanımlanmaktadır(Arslan,2004).

Osmanlı Dönemi’nde farklı ekonomik profilden ailelerin birlikte yaşadığı içine kapalı bir yerden söz etmek mümkündür Sosyal ve hukuki yönden bağımsız hallerden oluşmadığını, bireylerin aile kadar yaşadığı mahallenin de bir üyesi olduğunu ifade eder.

Beşinci ve son bölümde yazar, kadınların kentsel kamusal alanda fiziksel güvelikle ilgili korkularının yanında önce taciz ve cinsel saldırı kavramlarını netleştirmeye çalışmıştır. Taciz sözlü, vücut teması olmadan ve rızaya dayalı olmayan, cinsel içerikli söz, tavır veya diğer davranış biçimlerini içerir. Cinsel saldırı, rızaya dayalı olmayan cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlali söz konusudur (Ankara Üniversitesi 2013).
Kadın cinayetlerini durduracağız Platformuna göre kadınların yüzde kırk yedisinin öldürülme nedeni kadınların kendi hayatlarına dair verdikleri kararlardan kaynaklanır. Kadınların yüzde kırkı kocası tarafından öldürülmekte, bu kadınların yüzde 50’si İstanbul’da gerçekleşmiştir.
Kadınların faillerinin yüzde 88’i tanıdıkları kişiler tarafından gerçekleşmesi kadına yönelik şiddetin toplumsal rollerdeki değişimle ilişki boyutuna işaret etmektedir.

Yine de Türkiye’de kadınlar özellikle aile içindeki şiddeti dillendirmemeyi, gizli tutmayı tercih etmektedirler.
Kadınların kentte güvende olmama halinin en büyük ölçüde erkek şiddeti, cinsel taciz ve cinsel saldırıdan duyulan korkuyla ilişkili olduğu ve bu korkusunda kadınların şehri kullanımında sınırlılıklar getirdiğini görülmemektedir. Kadınlar bu korkularıyla baş etmek için oturdukları semtleri ona göre seçmekte, giyeceklerini ona göre belirlemek zorunda bırakılmışlardır.
Kitap farkındağın oluşması açısında oldukça faydalı.
Yararlanılan kaynaklar
Kıray, Mübeccel, Eğerğli, İletişim Yayınları, Anakara, 1964
Aslan, Şükrü, 1 Mayıs Mahallesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004
Mardin , Şerif, Mahalle Baskısı, Ne Demek İstedim?, 2008, http:rusençakır.com/Prof-Serif-Mardin-Mahalle-Baskısı-Ne-Demek-İstedim/2008
Ortaylı, İlber, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2000.
Douglas, Mary, Saflık Ve Tehlike, Metis Yayınları, İstanbul, 1966/2007
Çakır , Ruşen ve Bozan , İrfan , Mahalle Baskısı Var mı Yok mu?, Doğan Kitap, İstanbul, 2009
Diğer İnternet Kaynakları;
İyi okumalar.




ÇEKİLİŞ SONUCU

  ÇEKİLİŞ SONUCU Merhaba çekilişleri sonucunu yoğunluk sebebiyle biraz geç açıklıyorum umarım yeni yıl sizlere uğurlu gelir. Çekiliş sonucu ...