Duygusal emek, Çalışma yaşamında, çalışanların hizmet
verdikleri süre içerisinde, kendilerinden beklenen duyguları sergilemeleridir.
Günümüzde Hizmet sektörü, çalışan sayısı bakımından diğer
sektörlerin önüne geçmiştir. Bu durum çalışanların duygularını kontrol
edebilmelerini öğrenmelerini ve buna göre hareket etmeleri gerekliliğini öne
çıkarmaktadır.
Çalışma yaşamanın en önemli faktörü insandır. İnsan
ilişkilerinin ve bağımlılıklarının oluşmasında duyguların payı çok büyüktür.
Giddens gibi sosyologların risk toplumu (Giddens 1991, Beck 1992) olarak
betimlediği günümüz dünyasında bireyler duygu alışverişine daha fazla önem
vermektedir. Zira modern yaşam bireyleri geleneksel çevrelerinden
uzaklaştırmış, formel normlarda düzenlenmiş ortamlarda yaşamayı
gerektirmektedir. Bu gereklilik davranışların normatif kurallara uygunluğu
beklentisini yaratmış, duygusal alışverişin ilişkilerde payını azaltmıştır.
Günümüz müşterisi açısından herhangi bir üretime olan talep adeta duygu tatminine
yönelik bir taleple bütünleşmiştir.(Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner
Dergisi yıl: 2016 Cilt:7 sy:16 sayfa 130-154)Özkaplan’a göre duygusal emek,
Firmaların müşteriye sattığı pakettin bir parçasıdır. Sanayi işçisinin kol
gücünü , bilgi teknolojisi işçisinin
beyin gücünü sattığı gibi, duygu işçisi de bir şekilde duygularını
satmaktadır. (Özkaplan 2009:19)Duguların çift yönlü etkileşiminin olmasına
rağmen , çalışma yaşamındaki ilişkiler açısından duygular , daha çok müşteri
memnuniyeti açısından ele alınmaktadır. İnsanların iş hayatlarının dışında evde
aileleriyle , sosyal çevrelerinde arkadaşları ile olan ilişkileri kendi duygu
durumlarını belirlemektedir. Fakat bu durum profesyonel iş hayatı adını vermiş
olduğumuz günümüz iş hayatında konrol edilmesi zorunlu olan bir durum haline
gelmiştir.
Bankacılık Sektörü, Turizm Sektörü gibi emek yoğun iş
sahalarında yapılan araştırmalarda ortak sonuç çalışanların , müşterilerin artan yoğun taleplerine her zaman
her durumda karşılayabilmesi beklenmektedir. Bu beklenti, örgüt açısından
müşteri kazanımı ve müşteri açısından memnuniyet anlamına gelmektedir. Peki bu
durum çalışan açısından nasıl değerlendirebilecektir sorusuna birkaç yönden
bakabiliriz. İlki çalışanın müşteri memnuniyeti sağlaması ile hem müşteriden
hem de iş verenden onay alması öz saygının artmasına ve daha yüksek bir
performansla çalışması anlamına gelebilir. Bu süreç müşteri memnuniyeti
sağlandıkça devam edebilir, diğer taraftan İş gören bu memnuniyeti sağlayamazsa
kendini yetersiz hissedip, kendini daha çok zorlayarak psikolojik olarak
kendini baskı altında hissedebilir. Aynı şekilde iş yaşamında çalışma
arkadaşlarımızı kendimiz seçemediğimizden duygularımızı kontrol etmek bu
bakımdan da üzerinde durulması bir durum haline gelmektedir.
Daha
önce bahsettiğimiz duygu alışverişi iki kişi arasında olması gereken bir durum
olduğundan, müşterinin ihtiyaçları karşılanırken, çalışan bu konuda eksiklik
hissedip, zarar görebilir.Günümüz çalışma hayatında iş gören unsurunun en
önemli rekabet faktörlerinden biri olduğunu hatırlayacak olursak, duygusal emek
sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, hem iş gören hem de müşteri
açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder